“Tarlasını süren çiftçi kötülük düşünmeye vakit bulamaz”
HANGAJ ; Günümüzden dört bin yıl önceden beri çift sürmeye yarayan, öküzlerin çektiği tarım aracı olan karasaban bir düzenekten oluşmaktadır
Bu düzenek : Tamamen ahşap olup, ön tarafında uzun OĞE , HELĞA ya geçirilerek XETİL ile sabitlenir, KAYISE ile NİRE ye bağlanır, nirenin iki ucunda birer çift SAMİ, LAKSAMİ ile öküzlerin boyunlarına bağlanır, arka tarafında elle tutulan MAZE , HENGE ve toprağı eşen demir SİRŞ den oluşmaktadır.
SİRŞ çalışıyorsa ki “İşleyen demir ışıldar” o evde harekat vardır.
“Harekatta bereket” olduğuna göre aç, açıkta kalınmaz, horluk, yokluk çekilmez, sırtın pek, karnın tok olurdu. Sirş çalıştırılmadığı zaman
“İşlemeyen demir paslanır” misali hanede tembellik, uyuşukluk, darlık, yokluk, açlık, sefalet kaçınılmazdı.
KARASABAN ; Bir çift öküz çalıştırılarak, maze’ yi tutarak dengeyi sağlayan ve toprağın eşilmesi içinde ayağıyla henge’ ye basarak ağırlık verilirken bir elinde de ucunda iğneli sopayla öküzlerin yürümesini sağlayan biri olurdu. Bu iğneli sopaya MODILE denir.
MIDILE ; Mizahi anlamda da kullanılır; bir türlü harekata geçmeyen, ağır, aksak insanlara isnat edilerek ” modıllayın ” benzetmesiyle eyleme geçmesine vurgu yapılır.
Karasabana iki çift öküzde koşulurdu. Öndeki çifte CORES denir.
Cores çalıştırıldığı zaman, boyunduruğ’ un ortasına bir çocuk oturulurdu. Boyunduruğun üstünde oturan çocuk hayvanları aynı çizgide tutma görevi vardır, savsakladığı anda arkadan savrulan bir toprak parçası kafasında parçalanırken aşşağı düşmeside olasıydı.
Eğer saban sürecek yaşta değilsen, öküzleri sen otaracaksın demektir. Sabahın seherinde kalkıp hayvanları otlatacaksın ki güneş doğar doğmaz çift sürülsün. Bir taraftan karanlık, uykusuzlukla cebelleşirken diğer taraftan öküzleri nerede otarıp doyuracağının endişesi ile gözüne kestirdiğin komşulardan birinin çayırını zaten akşamdan düşünmüşsündür. Eğer çayırı otlatmışsan hayvanlar doymuş, kendini mutlu ve muzaffer hisediyorsun. Daha sonraki yıllarda tıpkı askerlik anıları gibi övünerek anlatmıyormuyuz?
Bu satırları okuduğunuzda bir çoğunuzun hafızasında anılar canlanır, fırtınalar kopar, sisli, buruk bir zihni yolculuğa daldığınızı hissediyor gibiyim. Tamda o beyin fırtınası anında uzaktan tiz bir ses kulağınızı tırmalıyarak irkiliyorsunuz ” Law law sıma Kame, gay kerde cayırama; ero lazane kutuku” gayri ihtiyati toparlanarak bulunduğunuz mevkiden uzaklaşmak için hamle yapar oldunuz ki meraklanmayın, sadece geçmişe yaptığınız kısa bir yolculuktan ibarettir.
“Emek en yüce değerdir” özdeyişi en güzelde çiftçinin, üreticinin nasırlı ellerinde anlamını bulmaktadır.
Toprak yarık yarık
Basan tabanlar yarık
Avuçlarda kan ağlar
Karasaban deyu deyu
“Toprak işleyenin, su kullananın” derdi Karaoğlan
“Harmanı olmayanın, dermanı olmaz”
“Tarlada izi olmayanın, harmanda yüzü olmaz ” derdi babam.
Teknoloji geliştikçe tarımda da modernleşme başladı. Modern aletler kullanılmaya başlandığı zaman ” karasaban kaldırıldı, traktör kullanılmaya başlandı” derlerdi. Yani “Karasaban inkılabı”
Çiftçi emektarlarımız yaş kâmile erince “Ma cıtaxu kerda, nirexu ozno duwarra” özdeyişiyle noktayı koyuyorlardı.
Mustafa Kemal ” kılıçla fetih yapanlar, karasabana yenildiler ” sözüyle karasabanı taçlandırmıştır.
Hayatı geriye dönerek anlar, ileriye bakarak yaşarız.
Hazırlayan ve Paylaşan: İsmail Taş