Gurbet – Hiçbir dil gurbeti anlatacak kadar güçlü değil.

Gurbet, İnsanın doğup büyüdüğü, aile ocağının bulunduğu yerden uzak yer, yabancı yer.
Geriye dönüp baktığımızda, devri zamanında gurbet coğrafya insanımızın ”alın yazısıydı, kaderiydi”. Doğduğu topraklarda karnını doyurmayınca yaban ellere dümeni kırarak, hayatın mecburiyetlerinden, kimi yaşına rağmen, kimi hayatının baharında henüz bıyıkları terlemişti ki elinde bir tahta valiz, sırtında yorganıyla belli belirsiz bir istikamete revan olurlardı. İstemeye istemeye hani ayakları gitmek istemez ya o misal, ilerlerken arkasına dönüp bakmaya korkarlardı, içi kaldırmazdı. Çünkü hayata dair ne varsa ardı sıra bırakarak giderdi. Doğduğu yerden, koşup oynadığı sokaklardan, eşinden, dostundan, yavuklusundan, arkadaşlarından, anılarından daha da acısı baba ocağından, anne kucağından, varsa evladından uzaklaştırıyordu her attığı adım. ” Gidipte gelmemek, gelipte görmemek ” duygusu içini taa yüreğinin derinliklerinden bir şeyler koparırcasına acıtıyor, yangın yerine çeviriyordu. Nereden bilsin ki ” Uzun ince bir yola ” çıktığını.

Geriye dönüp baktığımızda, devri zamanında gurbet coğrafya insanımızın ”alın yazısıydı, kaderiydi”. Doğduğu topraklarda karnını doyurmayınca yaban ellere dümeni kırarak, hayatın mecburiyetlerinden, kimi yaşına rağmen, kimi hayatının baharında henüz bıyıkları terlemişti ki elinde bir tahta valiz, sırtında yorganıyla belli belirsiz bir istikamete revan olurlardı. İstemeye istemeye hani ayakları gitmek istemez ya o misal, ilerlerken arkasına dönüp bakmaya korkarlardı, içi kaldırmazdı. Çünkü hayata dair ne varsa ardı sıra bırakarak giderdi. Doğduğu yerden, koşup oynadığı sokaklardan, eşinden, dostundan, yavuklusundan, arkadaşlarından, anılarından daha da acısı baba ocağından, anne kucağından, varsa evladından uzaklaştırıyordu her attığı adım. ” Gidipte gelmemek, gelipte görmemek ” duygusu içini taa yüreğinin derinliklerinden bir şeyler koparırcasına acıtıyor, yangın yerine çeviriyordu. Nereden bilsin ki ” Uzun ince bir yola ” çıktığını.

Gurbet, memleketinden uzak hiç yaşamadığın yerlere göçmektir. Uçsuz bucaksız mavi denizde olmak, bir çöl ortasında tek başına olmak, gurbetlik sevdiklerinden uzak ve yalnız kalmaktır. Doğduğu yeri terki diyar edip bilinmeze yol alırken gözyaşlarını içine akıtmaktır. Hani sorarlar ya ” Bu sızının sebebi nedir bilir misin ” diye, gurbetin kaygısı, ıstırabı, yalnızlığı insan ruhunun en derinlerinde hissettiği memleket hasretidir.

Başım alıp gidem gurbet ellere,
Ne sen beni unut nede ben seni.

Gurbete çıkmış ne kadar insan varsa o kadar hayat hikayesi vardır. Bizi çevreleyen evrenin sonsuz zenginliğinin, renkleriyle ve kokularıyla gözlerimizin önündeyken farkındalık yaratarak özümseyebildi mi? Gurbet hayatı saatin aceleciliğiyle ölçülmez. Gurbet insanı sessizleştirir, hasret, hüzün, gurbet acısı boğazına düğümlenir, tanıdık bir ses, bir sima arar, hiç konuşmadan sürekli uzaklara bakar. Gurbetçi, ne gün boyu salladığı kazma, kürek, ne sarılıp uzandığı yorgan, nede havanın soğukluğu içini titretmez, içini titreten memleket özlemidir. Memleketten bir ağacı, bir köpeği, tozlu yolları, bir dereyi özlersin. Öyle büyük şeyler değil mütevazi ama bunlar demire su verircesine insanı inanılmaz olgunluğa ulaştırır. Kim bilir kaçı annesine, babasına yetişemeyip son görevlerini yapamadı, kaçı döndüğünde kınalı kuzularına ağladı.

Çektiğim gönül elinden,
Usandım gurbet elinden.

Umutlarını gurbete bağlayan insan, gurbete teslim olmaktadır. Çünkü yaşamak uğruna bir amacı vardır. Ancak umudu sayesinde direnebilmekte, zorlukları göğüsleyebilmektedir.

Gurbet hayatı insanı yaşam süzgecinden geçirir. Bilinmez kaç can heba oldu, kaç yuva vuran oldu. Gurbetçi kaç kere alıklından geçirmiştir ”Bir rüzgâr olsam şöyle essem bizim ellere” diye.

Pir Sultan ne güzel söylemiş,
Gurbet elde bir hal geldi başıma,
Ağlama gözlerim mevla kerimdir,
Derman arar iken derde düş oldum,
Ağlama gözlerim mevla kerimdir.

Gurbetçi anaları, gözleri yollarda bir haber beklerken, yüreklerindeki narı soğutan tek tesellisi kargaların ötüşüydü.

Sevdiklerinden uzak her yer gurbettir. Memleket hasretindendir, kaç insanımız son nefeslerini vermeden memleket toprağına gömülmeyi vasiyet etmiştir. Anadolu’da bir söz vardır ”Su çatlağını bulur” misali sıla toprağına gömüldüğünde ancak huzur bulur.

Kendi bahçesinde dal olmayan, başkasının bahçesinde ağaç olmaz…

Hazırlayan ve Paylaşan: İsmail Taş

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top