DERSİM KATLİAMI

(bu vesileyle)
Orta doğu ve Mezopotamya kadim halklarından biri olan Kürtlerin (Sunni, Şafi, Alevi-Kızılbaş-Bektaşi ve Ezidi) en büyük düşmanı, ulusal bilinçlerinin zayıf olmasından dolayı kendi aralarında var olan mezhepsel farklılıklardan dolayı birlik olmadıkları gibi, kendi aralarında yaşanan önyargılar ve bu mezhepsel ayrışımlardan dolayı birlik olamadıkları için, bölge devletleri tarafından Kürtlere karşı bu mezhepsel farklılıklar sürekli kullanıldı. (Örneğin, Şeyh Sait -Seyit Rıza olayı) Kürt’ler binlerce yıldır yaşadıkları kendi topraklarında kendi anadillerini özgürce bile konuşamıyorlar.
Tarihsel süreçlerine bakıldığında, Kürt’ler hep başka halklar-milletler için savaşmış ve büyük bedeller ödemişler. (Sasaniler, Persler, Araplar ve Osmanlı-Türkler için ) bu halklar-milletler Kürt’lerin çok önemli desteğiyle kendi ulusal devletlerini kurdular.
Ancak Kürt’ler bırakalım kendi devletlerini kurmak önce ikiye, sonra 4 parçaya bölünen topraklarında, ezildiler, inkar edildiler katliamlara maruz kaldılar ve halen bu inkar baskı zülüm devam ediyor.
Kürt’ler kendi tarihlerinde azda olda bir kaç devlet kurmuşlar en sonuncusu Mahabat Kürt ( Molla Mustafa Barzani) cumhuriyetidir bu devletin ömrü 1 yıl olmuştur.

Osmanlı döneminde, Kürt’ler Kürt oldukları için inkar ya da konuştukları dilden dolayı baskı görmemişler. Hatta yaşadıkları topraklar, Kürdistan olarak Cumhurriyete kadar hep var oldu, ya da kimse bu isimden rahatsız olmadı.
Örneğin, Şah İsmail’e karşı 1514 (16 yy) çaldıranda yapılan şavaşta İdris-s Bitlis önderliğinde Kürt beylerin önemli desteğiyle bu savaşı kazanan Osmalı bu savaştan 1 yıl sonra (1515) Y.S. Selim tarafından Amasya’ya (A.Genelgesi) davet edilen İdris-i Bitlis’e Kürdistan Beyler beyi (Miri miran) ünvanı veriliyor ya da ödüllendiriliyor.

Genelde Kürt’le, özelde ise Dersim’de yapılan katliam, asimilasyon, baskı zulüm, inkar, sürgün ve Kürtçenin yasaklanması, bunlar benzer bir çok uygulamayı 28 maddelik Şark islahat planında bulmak mümkün (1925-1927)
Çünkü bu plan Türkçülük üzerine sentezlenmiş ve esasta kürt ulusu olmak üzere diğer azınlık inanç ve milliyetleri nasıl asimile edecekleri üzerinedir.
İlginç olan bu planı hazırlayanların çoğunluğu devşirme -yani Türk ırkıyla alakası olmayanlardır.
Tek millet-ırk ,tek dil, tek din zihniyetine sahip bir ülkede (hangi ülke olursa olsun) ve bu ülkenin egemen hakim sınıflarında her zaman bünyelerinde, farklı millet, milliyet (azınlıklar)ve inanç sahibi topluluklara karşı çok derinden sabırsız alerjileri vardır.
Böyle zihniyete sahip ülke egemenleri hep korkulu rüyalar görürler.


Farklı dillere, inançlarla ortakça ve herkesi bağlayan eşit yurttaşlığı garanti eden bir anayasal düzende yaşamak istemezler.
Aslında ülkemiz açısından bu gün gelinen sürecin kökleri ordada aranmalı diye düşünüyorum.
Bir millet ya da inanç topluluğu binlerce yıl yaşadığı kendi topraklarda kendi dillerinde konuşması yazması ve okullar açması,yada kendi İnanç yerlerini açması ve ibadetlerini burda yapması,bir insanın annesinde emdiği süt kadar temiz ve hakkıdır.
Çünkü söylendiği gibi başka ulusları-milletleri ezen inkar eden ulus yada millet huzurlu ve rahat olamaz.
Türkiye Devlet zihniyetin egemenleride başta Kürt ulusu olmak üzere ve diğer azınlıklar- farklı inançları baskı, katliam, inkar ve asimilasyon politikasını esas aldıkları için,sürekli kötü rüyalar görürler.
Maalesef Türkiye’de Cumhuriyetin kuruluş aşamasında başta Kürt ulusuna ve diğer azınlıklara (laz,Çerkez vb) alevi-kızılbaş, bektaşi inanç toplumuna (Amasya genelgesi) bol bol kardeşlik vurgusu üzerinden mavi boncuklar verildi, dağıtıldı, belkide niyetlerde samimiyet vardı? Ve gerçektende çok ciddi karşılıklı bir güven oluştu. (Örneğin 1920 de açılan Meclis bileşeni).


Ne olduysa, Cumhuriyetin kuruluşundan sonra oldu, itaat ve terakki cemiyeti patentli kadrolar yerlerini sağlamlaştırdıktan sonra (R.T.Erdoğanın başta herkese dağıttığı mavi boncuk gibi, Kürt açılım Alevi çalıştayları vb. ) başta Kürt’ler olmak üzere, diğer azınlıklar ve Alevi toplumuna karşı, gerçek yüzlerini tam anlamıyla göstermeye başladılar. (Bu dönemin bütün kadrolar aynı düşüncede değillerdi) Alevi kızılbaş toplumun ibadet yerlerini kapatma ve Türk islam patentli anlayış içinde asimile etmek için öncelikli olarak bu toplumun ibadet yerlerini kapatmak ve baskı altına almak içinde bir yasa çıkarmak gerekirdi ki Onuda yaptılar.


İlginç olan gelişmeye açık moderniteden yana olan laik bir düşünceye ve gelişmeye açık olan, Aleviler olmasına ve Cumhuriyetin kurulması için bu kadrolara çok büyük destek vermelerine rağmen, hacı hoca, şeyh, dede üfürükçü, vb`leri adı altında, alevi toplumun ibadet yerleri olan tekkelerini (Cemevleri bugün) kapatmak için çıkardıkları Tekke ve zaviyeler kanunu ile bunu başardılar.
Yetmedi sonrası Diyaneti kurdular ve tek din tek ırk’ın yanında diyaneti Hanefi sunni, mezhebin eline verdiler.
Peki diyanet ne yaptı? Aldığı görevi layıkıyla yerine getirdi.
Ülkeyi yöneten eğemenlerin çok büyük desteğiyle gerek çıkardığı fetvalarla, gereksede toplum içinde yaydığı dedi kodu ve karalamalar devlet destekli Alevilere karşı yapılan katliamlara seyirci olması insanlık adına dahi ciddi bir kınama yapmaması, yaşanalar ve Alevi toplumuna yaşatılanlar ortada.

Kürt’lere ve diğer azınlıklarada çok değişik oyunlar üzerinden daha fazlasını yapıldı,halen yapılıyor.
Hani sürekli ağızlara sakız olmuşcasına,bu ülke hepimizin,Türkiye Kürt ve Türklerin ortak vatanıdır’da
Peki bu ülkede,bırakalım kendi dilinden okuma yazma öğrenmesi,açtığı dükkanına,gelinen aşamada dahi Kürtçe-Kırmançki (Zazaki) bir tabela asamıyor,hemen linç kültürü devreye giriyor.
(Ama İstanbul başta olmak,üzere diğer büyük şehirlerde Almanca, İngilizce yetmedi Arab’ça tabela dolu,”her halde bunlarla beraber idiler kurtuluş savaşında” karşı değilim olsun,doğru olanda olmasıdır.
Lozan süreci ve sonrasında,daha önce ( 1912-1922 sürecinde) Kürt’lere verilen sözlerin unutulması, haklı olarak Koçgiri aydınları başta olmak üzere,diğer Kürt aydınları,cumhuriyetin kurucu kadrolarına, biz Kürt’lerin durumu geleceği konumu vs. nedir, ne olacak bu içerikli gönderilen mektuplara cevap verilmiyor ve bu arada ama ortada çok ciddi bir talep var bu talebin ciddiye almayan Egemenlerin yanında, Kürt’lerin cephesindede belli kıpırdamalar oluyordu.

Türkçü tekçi zihniyetin denetiminde ve yetkisinde olan devletin her türlü aracı ve özellikle kolluk güçlerini hazırlayarak Kürt’lerin her türlü talebi ciddiye almadıkları gibi bu talepleri bastırmak, gerekirse tamamıyla yok etme yöntemini devreye koyuyorlar.
Koçgiri katliamı Kürt’lerde önce yerellerde başlayan hareketlilik sonrası daha geniş ve etkili bir şekilde bölgelerde Şeyh Sait ve son olarak Dersimde kendilerine yapılan Zulümlere, üzerilerinde oynan oyunlara karşı ve haklarını almak için ayaklanma başlattılar, haliyle her zorlukta Türkler ve diğer haklarla beraber bir bedel ödeyen kürtler, kendilerin dıştalanması ve hakların yenilmesine karşı,Kürt’lerde haklı olarak ayaklandılar.
Ne tuhaftır ki bu günün tekçi ırkçı zihniyetide daha önceki fikir Babaları gibi Kürtler ne zaman kendi haklarını istediklerinde hak talebinde bulunduklarında. Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze dek faşist ırkçı zihniyetli egemenler Kürt’lerin arkasında yabancı güçler var teorisi.
Ne ekersen onu biçersin misali gibi.
O dönemin egemenlerin düşüncesinde böyle idi, örneğin şeyh Sait isyanın arkasında İngiliz parmağı var yalanı,bunun uydurulan bir yalan olduğu yine İsmet İnönü’nü kendi ağzıyla itiraf ediyor.
Merhum Uğur mumcunu İsmet İnönü ile yaptığı söyleşide,şu soruyu sorar,paşam gerçekten bu isyanın arkasında İngiliz parmağımı vardı.?
Cevap, şimdiye kadar çok ciddi bir delil elimize geçmedi,o gün öyle yapmak istedik-gerekliydi.
Bu zihniyet,Kıbrıs savaşındada ortaya çıktığını ve ayni oyunu uyguladıklarını bu harekete katılan bir generalin kendisi yanlış hatırlamıyorsam!!
TV lerde söyledi.
Buradaki Türklerdeki milli duyguları kabartmak için bir kaç camiyi bizler yaktık ve Rumlar’ın üzerine attık.
Bu yöntemi Maraş’ta ve başka yerlerde duyduk-gördük.
Neyse,bu isyanı (şeyh Sait ulusal direnişi-İsyanı)
sebeb gösterilerek,daha önce üzerine çalıştıkları şark islahat planını devreye soktular.
Bu planın uygulanması içinde Kürt ilerinde sıkı yönetim ilan ettiler.
aslında bu planla Kürt’lere kelepçe vuruldu, yetmedi İstiklal mahkemeleri kuruldu ve bu isyanda,katliam yapan hiç bir insan unsuru yargılanmadı ve eleştiren olursa burda yargılanacaktı.
Yine şark islahat planların devreye sokulması bu dönemleri kapsar,bu planla tasarlanan şey, Kürt illerinde bir araştırma ve bu araştırma sonucu nasıl bir yöntem uygulanabilir ve bunun sonucu Türkleştirme planı nasıl hayata geçirilir.
(M.Bayrak bu süreci çok iyi ve belgelerle araştırmış önerimdir).


Dersimde yapılan katliam, uygulanan barbarlık hunharca ve alçakça, savunmasız insanların nasıl katledildikleri o katliamda yer alan askerlerin anlatımlarından, mermi harcanmasın diye kasatura ile insanların nasıl delik deşik edildikleri, serbestsiniz deyip, tepelerde kurulan makineli tüfeklerle sivil savunmasız insanların Nasıl katledildikleri ve en acı olan bir gelinin -kadının her şeye rağmen tepeyi aşıp kayıplara karıştığın ve halen merak ediyorum bu kadın gerçekten kurtuldumu bilmek istiyorum diyen Yol TV de ağlayarak anlatan Sinoplu amcanın anlatımlarını insan dinledikçe ağlamamak mümkün değil, ben gerçekten ağladım.
Hunharca, alçakça ve barbarca yapılan bu katliamda 20000 üzerinde insanın katledildiği bu kadar insanın yerinden toprağından sürüldüğü tarihsel bir gerçekliktir.
Dersimde, alçakça ve hunharca katledilen on binlerce insanlarımızın anılarının önünde saygılar eğiliyorum.
Başta bu katliamda, kendi kanına, canına, akrabasına kapı komşusuna çıkar ve menfaat için katledilmesine yardımcı olanları ve kalleşçe, barbarca bu katliamı yapanları katılanları binlerce kez lanetliyorum.
Bu katliamda hayatını kaybedenlerin, Devir’leri daim olsun. Değerli Canlar,Dersim katliamı vesilesiyle yaşadığımız ülkede,cumhuriyet sonrası o günden,gümümüze kadar tek ırk,tek din ve tek dil patentli egemenlerin başta Kürt milletine, diğer azınlıklara ve Aleviler yaptıklarını tarihsel süreçten bazı kesitlerle anlatmaya çalıştım,ama yazı bayağı uzun oldu.
Burada her hangi bir hatamız varsa af ola.


Sevgi ve saygılarımla.

Hazırlayan, Paylaşan ve Yazan: Mustafa Arslan

Scroll to Top