Ata toprağım kadim diyarım…
Fetihler gördün, işgaller gördün, (Hızır, gavur, öbek bağır) dağları sana yoldaştır anlıyor musun?
Bereket saklı kızgın topraklarında. Uçsuz, bucaksız Tarihin sonsuz derinliğin de sen varsın. Sen, Anadolu’da ben ve ben de senim ey. Kutsal Toprak, toprak, toprağım.
Ay şavkı salar düzüne ve deli rüzgâr, tüfek çatar vadilerin de.
Yüreğime sığmazdın, sana olan tutkumdan. Bırak küçük bir dalın omayım, umut büyüteyim sokaklarında. Dağların enginliğine bahar sevdalansın. Tebessüm edeyim çıplak dağ eteklerine. Tuzuna hasret, ekmeğine hasret, çam kokusu yağmura hasret beklemekteyim.
Pas tutmuş bu yürek. Tutunmak istiyor artık, kabaran hoyratlığına. Gözlerim hayallerine sığmıyor kader kara…
Ey…! Toprak…
Hani, Ağustos da sam yeli yangını öpüşlerin vardı ya…
Nafile. Nerden bilecektim?
Yorgunum, yorgun seni uzaktan seyretmekten.
Ne olursun, izin ver dağlarına sarılayım. Nazlanayım gözlerin, gözlerin çıkışına sarılayım uçsuz bucaksız ovalarına vadilerine…
Bir buluta yalvarır oldu feryadım. Nefes alsın, bu sırma kalemim. Dizelerim sen yazsın bir tarih boyu ey…! kutsal Toprak, toprak, toprağım…
Haydi susma, izin ver…!
Ağıt yakayım dağların eteklerine.
İzin ver, bende ki seni terkine atıp gitme, sırtımda sana bağlı koca sevda… Düşürme beni enginliğinden…düşlerinden … Gel ömrüme sen dol…! Zira tutkunun güzeli sensin…
İnancının hası, ey…! Kutsalım…
Anlatılması güç sen, sen yine de sen…
Çünkü diğer yanım sensin…
Toprak, toprak toprağım…
Hazırlayan ve Paylaşan: Yüksel Arslan