İsmail Taş

KÖY HAYATINDA İMECE “BİR NEFES HAYAT”

İmece kavramını Yazar M. Başaran şöyle tanımlamaktadır; ” imece sözcüğü, doğma büyüme köylüdür. Dağ başında, bozkırlarda bin türlü yaşam zorluğu karşısında bir başına bırakılmış halk yaratmıştır onu. Buram buram insan kokar, memleket kokar… Yardım yaka iş bitirme anlamına gelir. Sosyal dayanışmanın köklü, geleneksel biçimidir. “İmece sonucu, bizim köyde alınan ilk netice, 1959 da köylülerimiz ile […]

KÖY HAYATINDA İMECE “BİR NEFES HAYAT” Read More »

HANGAJ – KARASABAN

“Tarlasını süren çiftçi kötülük düşünmeye vakit bulamaz” HANGAJ ; Günümüzden dört bin yıl önceden beri çift sürmeye yarayan, öküzlerin çektiği tarım aracı olan karasaban bir düzenekten oluşmaktadır Bu düzenek : Tamamen ahşap olup, ön tarafında uzun OĞE , HELĞA ya geçirilerek XETİL ile sabitlenir, KAYISE ile NİRE ye bağlanır, nirenin iki ucunda birer çift SAMİ,

HANGAJ – KARASABAN Read More »

SAKOL ÇALI SÜPÜRGESİ

İşi bitmiş çalı süpürgesi gibi dayamaktır kendini duvara. SAKOL;Özellikle dağlık alanlarda, dere kenarlarında, koruluk, bağlık, fundalıklarda toplanan ” valo sur, tuzık’ın” dallarından yapılır. Sakol çalısı toplamak için zahmetli bir yolculuğu göze alarak ” Gome pext, Patlığ, Dere wencıke, Dere kurtderi, Dalatope, Dere xan’a ” gitmek gerekiyordu. Toplanan çalı deste yapılıp sırtta taşınarak getirilir.Sakol örmekte bir

SAKOL ÇALI SÜPÜRGESİ Read More »

NUNA DENE

Rızkını elde etmek için elbisenin kirlenmesinden utanma.  Bu elbisenin şık olup, seni başkasının beslemesinde daha iyidir. Nuna Dene; Kırmancı’da borç alınan ekmektir. Evinde ekmeği biten, çocuğu bir komşuya gönderir; komşuya giden çocuk “maamı nuna dene wazena” (annem borç ekmek istiyor).  Komşu tereddütsüz ekmeği verirdi.  Aynı gün veya ertesi gün ekmek pişirildiğinde ivedilikle “Nuna Dene” gönderilirdi.

NUNA DENE Read More »

Gurbet – Hiçbir dil gurbeti anlatacak kadar güçlü değil.

Gurbet, İnsanın doğup büyüdüğü, aile ocağının bulunduğu yerden uzak yer, yabancı yer. Geriye dönüp baktığımızda, devri zamanında gurbet coğrafya insanımızın ”alın yazısıydı, kaderiydi”. Doğduğu topraklarda karnını doyurmayınca yaban ellere dümeni kırarak, hayatın mecburiyetlerinden, kimi yaşına rağmen, kimi hayatının baharında henüz bıyıkları terlemişti ki elinde bir tahta valiz, sırtında yorganıyla belli belirsiz bir istikamete revan olurlardı.

Gurbet – Hiçbir dil gurbeti anlatacak kadar güçlü değil. Read More »

Scroll to Top