UMUDA YOLCULUK, BİRİNCİ BÖLÜM

YIL 1971 YAŞIM 27.

SELO CANIN DEDİGİ GİBİ 71 BİR MİLAT 71 ÖNCESİ 71 SONRAI. SEVĞİLİ İSMİL TAŞIN 71 SEL FELAKETİ OLAYINI BAZ ALARAK YAZMIŞ.CANLAR BU TARİH BANA UYARLANMIŞCASINA KALEME ALINMIŞ GİBİ 71 DEN SONRA HAYATIMDA NELER DEĞİŞTİĞİNİ SİZLERLE PAYLAŞMAYA ÇALIŞACAĞIM.

UMUDA YOLCULUK SERÜVENİ 1971 YILINDA ŞÖYLE BAŞLADI.

Şengül Köyünden Ahmet Çelik diğer bir Adıyla “KARA AHMET” Avusturya´da işçi onararak çalışıyor çalıştığı firma bunun işçiliğini, hal ve hareketini beğenmiş ki bize 15-20 işçiye ihtiyacımız var demiş oda tamam ben size Türkiye’den kendi köyümden getiririm, firmada kabul etmiş.

Kara Ahmet Amcasının oğlu İbrahim beye yazmış böyle bir durum var oda kendi köyüne.

Bir de bizim Köyde Babalık Ali Rıza ve Ali Paşa’ya söylemiş böyle bir durum var tabii aralarında Dayı yeğendik akrabalığımda var onlarda güvenmişler bizim köylülere anlatıldı bence çok güzel bir teklif hemen kabul etim benden başka.

Gekil oğlu Hıdır abi Ap Ali Kamer oğlu Kazım Kaya Hasan abi (Karslı) kilise köyünden paşa yıldız Nazlığan bacımın beyi.

Kara Ahmet´lerin köyünden Amcasının oğlu İbrahim zurnacı Rüstem 4-5 kişi daha isimlerini hatırlayamadım karğından Müştahakın oğlu Sıtkı iki kişi daha vardı.

UMUDA YOLCULUK SERÜVENİNE katıldılar. Not yalnız Babalığım Alirıza iş aramak veya çalışmak için değil Turist Avrupa’yı görmek ve gezmek amacıyla geliyor İbrahim beylerde iyi ilişkileri varmış.

İlk yolculuk İstanbul’a başladı İstanbul’dan Trenle gidilecek bir gün belirlendi hep beraber Sirkeci Garından Trene bindik.

Aldım çantamı elime düştüm gurbet yoluna gerçekleşti

Yugoslav´ya Lubiyana kentinde yenilecek oradan da başka vasıtalarla hudutta en yakın yer SEZANA diye bir kasabaya gittik. Kara Ahmet bir şebekeyle anlaşmış onlar gelip bizi hudut tan kaçak yollardan götürecekler tabi para karşılığı

Netice SEZANAYA vardık Otellere dağıldık beklemeye başladık dört beş gün geçti kimse yok tabii o zaman cep telefonu yok haberleşme çok zor insanlar yavaş yavaş sıkılmaya başladılar paralar suyunu çekmeye başladı.

Otelde ben Ap Ali ile aynı odada yatıyoruz, yataklarımız baş uçları birleşik o arada gece lambası var yastıklarım uç uca değiyor lambayı gece söndürmüyoruz rahmetli Ali yastığını tam ampulle dayamış uyuyoruz. Ampulün ısısıyla yastık tutuşmuş burnuma duman kokusuyla uyandım ki Ali´nin yastığı yanıyor o hala uykuda hemen yastığı çektim önce ayaklarla çiğnedim suya tutum söndürdüm büyük bir tehlike atlattık.

Rahmetli sağ elini sağdakine birkaç kere hızlı hızlı vurarak bana Ali “…hek tora rajibo tuke nebiyena kıle kotenama ma vesene”. 50 yıla geçti üstünden bu anı hiç unutmadım.

Bir seferde Ap Aliyle bakkala gittik yemek için ekmek peynir domates alıyoruz tabii bizim köylülerin içinde en küçükleri biz iki Aliyiz tabi büyüklerimize saygıda kusur etmiyoruz aldıklarımızı aldık bakkaldan domates tuzsuz yetemiyor ne yapalım tuz istemeyi de bilmiyoruz ben domatesi aldım elime tuz istercesine işaret ettim bakkalcı ha “Sale” dedi bize tuzu getirdi verdi  biz bir birimize baktık güldük. Gine bizim dilde Ap Ali hızlı hızlı dizine vurarak “nu zonama zano sole vate”, böyle bir anımız daha olmuştu.

Allah Rahmet eylesin mekânı cennet olsun.

Not: Şu ana kadar adı geçen yol arkadaşlarım Hakkın rahmetine kavuşanları beraber geçirdiğimiz anıları önünde saygıyla eğiliyorum hepsini Rahmetle şükranla anıyorum ruhları şad olsun ışıklar içinde uyusunlar.

Neticede KARA Ahmet´in güya ayarladığı adamlar dört beş gün sonra akşam vakti geldiler adlarında söylediler biz Ahmet beyin bilgisi dahilinde geldik sizleri Avusturya’ya götürmeye, kimlikleri İbrahim Bey Ahmet`in amcasının oğlu biliyor evet bunlar dedi neyse bizi bir parkta topladılar üçer kişi ayrı ayrı oturun dikkatleri çekmeyelim diye.

Adam başı 300 Mark para vereceksiniz, bu parayla gümrük memurlarına vermemiz lazım rahat geçmek için bir de toplu olarak değil beşer beşer götürürüz. Neticede mecbur kaldık paraları topladılar bizden. Siz burada bekleyin biz gümrüğe gidip işi bağladıktan sonra gelir sizi götürürüz akşam saat 9 sularıydı beklemeye başladık saat 10, 11, 12,1, 2 oldu gece 4´dü 5´şi bulmuş artık umutlar tükenmeye başladı.

Neticede sabahladık gün öğlen saat iki suları artık fikir birliğine vardık bunlar bizi dolandırdı soydu gittiler.

UMUDA YOLCULUK!

Umutsuzluk başladı, moraller sıfır fazla uzatmayalım artık SEZANADAN Memlekete geri dönüş telaffuz edilmeye başlandı ve evet dönüş kararları birer birer gelmeye başlandı önce üç karğınlılar Sıtkı ve iki köylüsüyle beraber.

Ondan sonra Kara Ahmet´in Köylüleri Zurnacı Rüstem İbrahim Bey Ahmet´in amcasının oğlu ve öbürleri… Bizim köyden Ap Ali İmam Rıza Rıza oğlu (Tosun) yukarda İmam Rıza´nın adını yazmayı unuttuğum için özür diliyorum.

Evet bunları Trene bindirdik yolcu ettik gittiler.

Geriye kalan bizim Köylüler. Babalık Ali Rıza, Babalık Ali Paşa, Hıdır abi Hasan abi Kazım abi Paşa Yıldız Enişte ve ben.

Biz bir fikir birliği yaptık yönümüzü İsviçre’ye çevirdik ve İsviçre’ye gideceğiz…

Tesadüfen yolda İsa Gürzü´le karşılaştık İsa Gürzü Soma´da beraber maden ocağında çalışmışız benle Hasan abi oradan tanıyoruz oda bizi tanıyor İsa Almanya’da işçi ilk Türkiye’den gidenlerden, kendisi bizlere yakın köylü Delevlı. İsayla hal hatırdan sonra konuya girdik oda bize, siz tam adamına rastlamışsınız ben şimdi tam da o işleri yapıyorum meğer şebeke kurmuş hudutlardan adam götürüyormuş Avrupa’nın çeşitli ülkelerine.

Evet aradığımız adamı bulduğumuza sevindik morallerimiz biraz düzeldi.

Ben sizi görürüm yalnız sizden adam başı 300 Mark alırım rota şöyle Yugoslavya’dan İtalya’ya gece yayan huduttu geçeceğiz İtalya’ya oradan Trenle Milano’ya gideriz.

Tabii yalnız biz değiliz başkaları da var adam topluyor en az 20 kişi toplu olarak huduttu geçmek için Yugoslav birisiyle anlaşmış o bize rehberlik yapacak huduttan yayan götürecek yolu iyi bilen biri.

Netice gece karanlığında bizleri hudutta götürdüler İsa bizi o adama teslim edecek kendisi normal yoldan gidecek belirlediği yerde bizi bekleyecek.

Hudutta İsa adamdan aldığı bilgiyi bize Türkçe söylüyor adam önde bizler tek sıra peşinde sesiz şekilde yürüyerek takip edeceğiz. Bir tehlikede oturma işareti iki eliyle oturun işareti yapacak onun arkasındaki bir arkasındakine öyle zincirleme herkes oturacak. Neticede kazasız belasız İtalya’ya ulaştık, anlaştığımız gibi İsa’ya 300 Mark hepimiz verdik. Oradan trene bindirdi Milano’da yenin tren istasyonuna yakın büyük bir Park var orda buluşuruz Milano’ya vardık, tarif ettiği parka gittik sabah geldi bizi buldu. Bize, siz burada bekleyin bende başka guruplar var onları götürüp gelir sizi götürürüm tabii onları Fransa’ya Almanya’ya muhtelif ülkelere götürecek. Artık çaresiz beklemeye başladık harçlığımız iyice azalmaya başladı. Hasan abiyle gidip ekmek peynir üzüm getirip Parkta karnımızı doyuruyoruz, mekânımız artık park geceleri bazen çimlerin üstünde bazen banketlerin üstünde uyuyoruz bereket hava sıcak daha Ağustos’un sonlarına yaklaşıyoruz.

Bir gecede Tren Garında bekleme salonu var koltuklar meşin yumuşak meğer birinci mevki bileti olanlara aitmiş, biz bilmiyoruz, girdi koltuklara uzandık yattık. Görevli geldi bizi uyandırdı bilet soruyor tireni kaçırmayın diye uyarıyor hepimize sordu bizde bilet yok adam hepimizi kaldırdı çıkın buradan tabi hep işaret diliyle anlıyoruz tekrar mekanımıza döndük parkımıza…

Artık yemek işi karneye bindi bir lokma peynir ekmek bir tane üzümden fazla yemek yok.

Üç gün sora İsa geldi Milano’dan biletlerimizi aldı meğer biletleri Fransa’nın Mülhausen´in kentinde almaş. Oda İsviçre Basel´e 60 Kilometre uzaktaymış taktik olarak biz İsviçre’yi transit geçiyoruz diye gümrükte biletleri kontrol eden memur bunlar transit geliyorlar engel olmasın diye. Taktik işe yaradı gittik Basel’de yendik İsa bize Basel’de yener yenmez hemen yakında Gothard Oteli var gidin oraya bizim Erzincanlı Ali Karagöz var ona söyleyin İsa bizi gönderdi o size yardımcı olur gittik Ali´yi sorduk… Ali geldi ona durumu anlattık Ali bir parladı İsa´ya ağzına geleni söyledi neye uğradığımızı şaşırdık Otelin sahibi bir Türk kadınla evliymiş.

Neyse çıktık oradan baktık hemen karşımızda OTEL EULER tabelası var gittik dil bilmiyoruz yatmak işareti sağ elimizi sağ kulağımıza koyarak yatmak istiyoruz. Neyse anlaştık cebimizde son kuruşumuza kadar yatak paralarımızı denkleştirdik verdik, çıktık. Odalara yataklar şahane zaten uykusuzluktan sersemlemişiz girdik yataklara sabah 10´na kadar uyumuşuz.

Kalktık dışarı çıkıyoruz Otelin altı komple Restoran, biz dışarıya çıkmaya yelteniyoruz Restoranda çalışan garson serfiz kızları kolumuzu tutuyorlar bizi yemek işareti yaparak oturmaya çalışıyorlar. Dedim gelin oturalım neyse oturduk, zaten cebimizde parada yok kahvaltı masaya çay kahve süt tere yağı bal çeşit çeşit reçel ve çok çeşit ekmek türleri zaten günlerdir sıcak bir şey boğazımızdan geçmemiş. Bizde bir birimizin yüzüne bakarak gülüyoruz iyi bir uykudan sonra iyi bir kahvaltıda yaptık masada otururken mutfak arka tarafta bizde tam mutfağın karşısındayız mutfaktan Restoran’a bir pencere koymuşlar paravan açılır kapanır şeklinde mutfakta yıkanan tabak kaşık oradan açıp veriyorlar temiz kullansınlar diye paravan açıldı baktım Ali Tosun kirve hemen ondan sonra Mehmet Güngör ikisi kilse köyündeki dostlarımız seslendik ikiside hemen yanımıza koştular geldiler sarıldık birbirimize.

Zor durumdaydık Hızır gibi yetiştiler başımızdan duman kalktı, derin bin nefes aldık.

Kahvaltı durumunu onlara anlattık bize anlatılan Otelde yatanlar sabah kahvaltısı parasızmış birazda güldük neredeyse yemeden çıkıp gidiyorduk.

Bu dosaları hiç ve hiç unutmuyorum ikiside Hakka yürümüşler anıları önünde saygıyla eğiliyor Rahmetle anıyor Ruhu Şad olsun nurlar içinde uyusunlar.

Maddi ve Manevi çok desteklerini gördüm.

DEĞERLİ CANLAR BU BİRİRCİ BÖLÜM, ARKASI GELECEK.

ALİ AKSU HEKİMOĞLU

🙏🙏🙏🌿🕊🌿

Scroll to Top