Bu gün ölümünün dördüncü yıl dönümü. Dört yıl önce düştüğü amansız hastalığa yenik düşerek aramızdan ayrıldı. O benim abimdi, yoldaşımdı. Zor anlarımda sığınacağım limanımdı, sol yanımdı.
Izninizle biraz olsun Gönüllerin Muhtarı İsa Arslanı anlatmak istiyorum. Gençliğini zar zor hatırlıyorum, o yüzden bu kısmına çok fazla değinmeyeceğim. Hem sonra, bu gibi konuları Selo ve İsmail Taş gibi arkadaşlarımızın daha iyi anlatacaklarına inanıyorum. Yani demek istediğim, “yoklukla iç içe o günün şartlarında gençlerin nasıl dolu dolu ve mutlu yaşadıklarını” anlatmak bu arkadaşların işi. O günlerin gençlerinden bir çoğu bu gün bizimlen beraberler. Kim bilir, belkide bir gün anılarını anlatacaklardır.
İsa Arslan köyde yaşayan, zamanın birçok genci gibi, ailesine biraz olsun katkıda bulunmak için, çok genç yaşta köyden ayrıldı. Çok uzun yıllar (onlarca yıl) İstanbulda gurbet hayatı yaşadı. Aslına bakılırsa o İstanbula çok erken entegre oldu. Köyden veya Avrupadan İstanbul’a giden bir çok komşumuzun yanına uğradığı bir kardeşi ve abisi oldu. O her zaman elindeki olanakları çevresindeki insanlarla paylaşmayı hep bildi. Yaşamı boyunca, elinde var olan olanaklarla çevresine hep yardımcı oldu. Emekli olduktan sonra birkaç yıl İstanbulda yaşadı. Bir görüşmemizde, “ben köye temeli dönmek istiyorum” diyordu. Ben kendisine, “sen köyde yapamazsın dediğimde,” ben artık burada nefes alamıyorum” diyordu. Bir süre sonra abim dediğini yaptı ve gidip köye yerleşti. Ben abim köyde tek başına ne yapar ne eder diye tasalanırken, abim kısa sürede köy hayatına alışmıştı bile.
Değerli dostlar, buraya kadar anlattıklarımı bir çoğunuz zaten biliyorsunuz, ben sizlere Gönülerin Muhtarını anlatmak istiyorum. Köyde bir süre kaldıktan sonra, köydeki bazı insanların ısrarları sonucu Muhtar adayı oldu. Girdiği seçimi az farklada olsa kazanmıştı. Abim seçimi kazanır kazanmaz kendisine oy verenede vermeyenede teşekür ederek, herkesin Muhtarı olacağını söylüyordu. Bu davranış köyde bir ilkti. Muhtarlığı çok kısa sürdü. Yanılmıyorsam bir yıl kadar sürdü. Sonrasını biliyorsunuz zaten, anlatmama gerek yok.
Bir yılık kısa bir sürede bir çok çalışmaya imza attı. Hayvanların su içmesi için kurnalardan tutunda, çöp konteynirlerine, oturma bantlarına, dört yoldaki durak sorununa kadar birçok çok sorunla birzat ilgilenmişti. Ayrıca birçok proje için resmi kurumlara başvuruda bulunmuştu. Ölümünün hemen sonrasında bu projeler bir bir onaylanmıştır.
Bir yıl gibi kısa bir sürede bu kadar işi başarmak kolay değildi. Düşünüyorumda, onun muhtarlık yaptığı dönemde, böyle güçlü bir Köy Meclisi olsaydı, bu günkü gibi güçlü bir destek olsaydı, daha kim bilir ne gibi projeler gerçekleşecekti. Çapa hastahanesinde yatarken, “Cemevi için Avrupaya çıkacaktım, köylülerimizden destek (para) almak için, işe bakki düştük buraya kaldık”.
“Çocuklar park istediler, yapamadım” diyordu. Onun muhtarlığı döneminde bu Meclis, bu komüsyonlar olsaydı, adım gibi eminim ki çok sevinecekti. Böylesi güçlü bir iradeyi asla Red etmezdi. Onun tabiriyle söylüyorum; “köyümün insanları gurbet ellerde bir araya gelmişler, birlik olmuşlar, orgütlenmişler, ben köyümün bu güzel insanlarının hizmetkarı olurum”. Ben kardeşi olarak eminimki, o bu güçlü iradeyi görseydi aynen böyle derdi. Örneğin, onun döneminde köylüleri İstanbul gibi bir metropolde, köyü için bir gece yapsaydılar, eminimki o geceye gidip katılacaktı ve Köy muhtarı olarak bundan gurur duyacaktı.
Değerli komşular, sizlere ölümünün dördüncü yıl dönümünde İsa Arslanı anlatım. Benim için onu anlatmak kolay olmadı. Ben izninizle ona Gönülerin Muhtarı diyorum. O çocukla çocuk, büyükle büyüktü. Yaşamı boyunca hep mert yaşadı. Onu özlüyorum.
Hazırlayan ve Paylaşan: İlyas Arslan